top of page

2 Günlük Strasbourg Gezisi: Tarih, Kültür ve Aile Deneyimi

  • Muhammet Cihat Türkmen
  • 3 Eyl
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Eki

Strasbourg, Avrupa’nın kalbinde, Fransız ve Alman kültürünün kesişim noktasında yer alan, masalsı güzelliğiyle büyüleyen bir şehir. Eşim ve 5 yaşındaki kızımla birlikte 2 gün boyunca bu şehri keşfettik. Hem ailece keyif aldığımız, hem de bir sosyolog gözüyle gözlemlediğim ayrıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum.


1. Gün: Şehrin Tarihî ve Kültürel Yüzü


İlk günümüzde Strasbourg’un kalbinde, Notre Dame ile başladık. Gotik mimarinin görkemli örneği olan bu yapı, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda şehrin kolektif belleğini temsil eden bir mekân. İnsanların orada ibadet etmesi, turistlerin fotoğraf çekmesi, mekânın çok katmanlı sosyolojik bir işlevi olduğunu gösteriyor: kutsallık, turizm ve kent kimliğinin aynı anda yaşaması.


Ardından Palais Rohan’ı gezdik. Bu saray, iktidarın mekânsallaşmış bir haliydi. Sarayın ihtişamı, tarih boyunca toplumsal sınıflar arasındaki farkı somut olarak yansıtan bir miras gibiydi. Çocuğumuzun gözünden ise burası adeta bir masal sarayıydı; tarih ile hayal dünyasının birleştiği bir an…


Place Saint Thomas ve Rue des Moulins sokaklarında dolaşırken şehrin gündelik yaşamına tanıklık ettik. Dar sokaklarda akan yaşam, tarihsel mekânın hâlâ canlı olduğunu ve sadece geçmişin bir hatırası değil, bugünün toplumsal düzeni için de önemli olduğunu hissettirdi.


2. Gün: Köprüler, Kanallar ve Alsace Kültürü


İkinci günümüzü Strasbourg’un suyla bütünleşen yüzünü keşfederek geçirdik. Ponts Couverts, Barrage Vauban ve La Grande Écluse, şehrin su üzerine kurulu tarihini ortaya koyuyordu. Su, bir yandan ulaşım ve ticaretin sembolü, diğer yandan da estetik ve huzurun kaynağıydı. Kızımız için ise bu köprüler ve kanallar adeta bir açık hava oyun alanı gibiydi.


Rue du Pont St. Martin ve Quai Turckheim boyunca yürürken Strasbourg’un Alsace kültürünü hissettik. Renkli Alsas evleri, pastane vitrinlerinde yer alan geleneksel tatlılar, sokakların canlılığı; kültürel kimliğin mekânla nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyordu.


Öğle yemeğinde denediğimiz Le Baeckeoffe d’Alsace, sadece bir yemek değil; toplumun tarihsel birikimini, göçlerin ve kültürel etkileşimlerin damakta kalan tadı gibiydi. Gastronomi, aslında toplumsal belleğin en güçlü taşıyıcılarından biri.


Sosyolojik Değerlendirme


Strasbourg, çok katmanlı kimliğiyle tam anlamıyla bir "geçiş şehri." Alman disiplini ile Fransız estetiğini bir araya getiriyor. Katedraller, köprüler, sokaklar ve yemekler; hepsi toplumun tarih boyunca biriktirdiği kimliğin yansımaları. Bu şehirde 2 gün geçirmek, bize sadece bir gezi değil; Avrupa’nın ortak belleğine dokunma fırsatı sundu.


Aile Deneyimi


Bir sosyolog olarak mekânın tarihsel ve toplumsal anlamını incelerken, bir baba olarak kızımla birlikte evlerinin arasında dolaşmak, köprülerden geçmek, kanal kenarında oturmak çok daha farklı bir mutluluk kattı. Gezi, bizim için sadece bir kültürel deneyim değil; aile bağlarımızı güçlendiren özel bir yolculuktu.


📹 Gezimizin tüm detaylarını görmek için YouTube’da paylaştığım vlogu izleyebilirsiniz. [buradan ulaşabilirsiniz].


Yorumlar


_TYC00272__edited_edited.jpg

Merhaba, uğradığınız için teşekkürler!

Hakkımda daha fazla bilgi almak için tıklayın.

Mesajınız

  • Instagram
  • X
  • Facebook
  • Youtube
  • LinkedIn

İletişim

Mesajınız

© Muhammet Cihat Türkmen

bottom of page